27 Temmuz 2014 Pazar

Bayramınız mübarek olsun!!


Sevgili izleyicilerim siz bu satırları okurken ben çok çok uzaklarda olacağım biliyorsunuz bayram, büyükleri ziyaret etmek gerekli ama babamın tatilinden dolayı biz sanırım 10 günlük bir bayram tatilinde olacağız..Eğer ki beni buralarda göremezseniz bilin ki çok uzaklarda ya ders çalışıyorumdur ya araba sürmeyi öğreniyorumdur ya da lak lak ediyorumdur!Bu arada beklediğim kargom da durdu durdu tatili buldu, ben yokken gelirse ne yapacağız hiç bilmiyorum..Ayy yine konudan saptım!Bu bayram postu olmalıydı! İyi bayramlar herkese!Umarım sevdiklerinizle her dakikanızı mutlu geçirirsiniz! :)

26 Temmuz 2014 Cumartesi

Üniversiteye yeni başlayacak olanlar için notlar

*Günü gününe çalışın!

Üniversiteye hazırlanan ve bu yolda stres yaşayan bütün öğrencilere söylenen bir yalan vardır;

Üniversiteye kapak at rahatlayacaksın!


Söylenen bu sözün birkaç bölüm dışında geçerliliği yoktur.Ama siz bunu, üniversitede sınavı geçebilmek için deli gibi çalıştığınızda anlarsınız.Her sınav zamanı bu sefer günü gününe çalışacağım dersiniz ama hiçbir zaman o dersler günü gününe çalışılmaz, son hafta belki de son gün olağanüstü bir çaba sarf edilerek o dersler çalışılır, şanslıysanız geçersiniz ama şanslı değilseniz dersten kalırsınız.Yani "-Üniversiteye kapak at rahatlarsın" sözü tamamen yalandır, bir dönemde bir dersten 3 ayrı kitaptan sorumlu olduğunuz bile olur. 

*Herkesle arkadaş olunmaz!

Üniversiteye ilk başladığınız zamanlar kalabalık bir gruba dahil olacaksınız, isteseniz de istemeseniz de kendinizi bir şekilde bu durumun içinde bulacaksınız ama bu grup giderek azalacak..Herkesin niyeti, düşünceleri yavaş yavaş ortaya çıkacak ve birçok kişiyle selam alıp vermez duruma geleceksiniz.
Ayrıca artık liseli değilsiniz, karşılaşacağınız insanlar daha tehlikeli olacak; herkese güvenilmez..


*Milli öğrenci yemeklerini sevmeye çalış!

Öğrencilik hayatının standart yemekleridir; pilav ve makarna...Sınav zamanının olmazsa olmazlarıdır, kurtarıcılarıdır...Yok ben lüks bir öğrencilik hayatı geçireceğim; dışarıdan pizza v.b. fast food sipariş edeceğim diyorsanız o da bir yere kadar, pizza yemekten bile tiksiniyor insan...Hani anneniz yaptığında burun kıvırdığınız o yemek var ya öğrenciyken bir lütuf olacak ve ev yemeğinin değerini anlayacaksınız.. 

*Kalacak yer seçimi önemli!

Eğer yurtta kalmayı düşünüyorsanız ve imkanınız varsa tek kişilik, tuvaleti banyosu olan odayı tutmalısınız yoksa çok zorlanacaksınız..İnsanlara laf anlatmak, onların pisliğini temizlemek zorunda kalmak çok zor..Gittiğiniz zaman ne demek istediğimi anlayacaksınız..

"Amann bir yıl dayanırım sonra bir arkadaş bulur eve çıkarım"  diyorsunuzdur belki de... Ama o işler o kadar kolay değil..İnsanlarla aynı cafelerde, sınıflarda takılmakla aynı evde yaşamak çok farklı şeyler..Can ciğer olup eve çıktıktan sonra kanlı bıçaklı olan çok insan gördüm..

Eğer benim için temizlik de insanlar da çok önemli değil diyorsanız devlet yurdu da güzeldir ama 6 kişinin aynı odada yaşaması fazlasıyla zordur.İmkanınız varsa yarı özel devlet yurdunu denemelisiniz...

*Özgürlük hayallerindeki gibi olmayacak..

Üniversite okumak birçoğunuzun gözünde, özgürlük demek..Benim de öyleydi ta ki üniversiteye başlayana kadar...Neden mi? Ailenizin yanında okumuyorsanız, çamaşır, ütü size ait; anneniz yok yanınızda...
Yemeksiz bir aparttaysanız, bu durumun üzerine bir de yemek ekleniyor
Eğer eve çıktıysanız, temizlik, fatura ödemeleri ve daha birçok sorumluluk ekleniyor..Bunun neresi özgürlük?!
Emin olun ailenizin yanında daha özgür oluyorsunuz... 

*Bölümünüzü anlatırken işkence çekeceksiniz...

Eğer seçtiğiniz bölüm mühendislik, öğretmenlik ya da tıpla alakalı bir bölüm değilse teyzelere bölümünüzü anlatmak da sürekli güçlük çekeceksiniz...İyi bir bölüm okuyor olsanız da teyzelerin gözünde bir mühendis olamayacaksınız...


Biliyorum yazdıklarım pek iç açıcı olmadı ama gerçekler acı...Bunların yanında elbet güzel deneyimleriniz de olacaktır, onları da bir başka yazıya saklayalım ! :)

25 Temmuz 2014 Cuma

İmleçten dökülen sevimli şeyler

Uzun zamandır blog ipuçları yazmamıştım değil mi? O zaman bu paylaşımda o çok istenen imleçten yani oktan dökülen o sevimli şeyleri paylaşayım..Bu paylaşımı çok isteyen bloggerlar için bayram hediyesi olsun:)

O zaman anlatmaya başlayalım!


İlk önce eklentiyi yükleyeceğiniz site için tıktık
Siteye girdiğinizde beğendiğiniz eklentiyi seçin.Ben rastgele buradaki eklentiyi seçtim.Görüntüsü aşağıdaki yeşil içine alınmış kare şeklinde, zaten beğendiğiniz eklentiye tıkladığınızda sitenizde nasıl göründüğünü görebileceksiniz.Kırmızı dikdörtgen içine alınmış olan kısım ise blogunuza eklemeniz gereken html kodları..Gadget olarak blogunuza eklediğinizde sorunsuz çalışacaktır.



Nasıl eklenir;

Yerleşim > Gadget ekle > Html/JavaScript e tıkladığınızda boş bir pencere açılır, buraya seçtiğiniz eklentinin html kodunu kopyalayıp yapıştırmanız sonra kaydetmeniz yeterli.. Güle güle kullanın :) 


Not: Unutmadan bu sitede daha birçok sevimli eklenti var, biraz karıştırmanız yeterli! :)





24 Temmuz 2014 Perşembe

Kadayıflı Baklava Tarifi


Merhabalar!Ramazan dolayısıyla tariflerime ara vermiştim ama önümüzün bayram olduğunu hatırlayıp hem güzel hem lezzetli hem de yapımı kolay bu baklava tarifini paylaşayım dedim :)


Malzemeler:
Yarım kilo taze kadayıf
Bir paket hazır baklava yufkası
Yarım kilo ceviz
Yarım kilo tereyağ

1 paket bizim yağ (Bizim markasıyla anlaşmam yok annem bizimci:)) )
1 su bardağı ayçiçek yağ
6,5 su bardağı şeker
6 su bardağı su
Yarım limon

Yapılışı:

Öncelikle cevizi küçük parçalara ayıracak şekilde rondodan geçiriyoruz ama toz haline gelmemesine dikkat ediyoruz.

Bir kabın içerisinde taze kadayıf ve ufalanmış cevizi karıştırıyoruz.

Daha sonra  bir tencerenin içinde tereyağı, margarin ve sıvı yağı karıştırıp ocakta eritiyoruz.

Hazır baklava yufkalarından her seferinde 2 şer tane alıyoruz ve erimiş olan yağı sürüyoruz 




Sonrasında baklava yufkasının bir ucuna, kadayıf ve ceviz karışımını koyuyoruz




Aşağıda görüldüğü gibi rulo şeklinde, sıkıca sarıyoruz.Biz bu sarma işlemini iki kişi yaptık, daha sıkı olması için, açıkçası tek başına çok zor oluyor.Sonrasında eşit boyutlarda kesiyoruz.



Kesip, tepsiye dizdiğimiz baklavalarımızın üzerine kalan ısıtılmış yağı döküyoruz ve fırınlıyoruz.Biz 200 derecede pişirdik.



Seker ve su karışımı kaynaktıktan sonra yarım limonu sıkıyoruz ve 5 dk daha kaynatıyoruz.

Fırından çıkardığımız baklavayı ılıklaşınca, ılık şerbeti üzerine döküyoruz ve soğuduktan sonra dolaba koyuyoruz.Üzerine fıstık tozu serpip  dondurmayla da servis ediyoruz.Afiyet olsun!

Not 1: İsterseniz içerisindeki kadayıf ceviz karışımını azaltabilirsiniz.Bu tarifle yaklaşık iki tepsi baklava çıkıyor.
Not 2:Kullandığım baklava yufkasını ve taze kadayıfı bimden bulabilirsiniz.Kesinlikle Bim sponsorum değil bize yakın iki market var biri A101 diğeri Bim :))




23 Temmuz 2014 Çarşamba

Kim bu A?


Beni uzun zamandır takip edenler bilirler ya da bilmeleri lazım sıkı bir PLL (Pretty Little Liars) takipçisiyimdir.Kore dizilerinden bunaldığım şu sıralarda kendimi Amerikan dizilerine attığım da doğrudur.Neyse konumuz A :)

Dizi başladığından beri A hakkında herkesin ufak tefek fikirleri oldu, tabi senaryonun da bunda etkisi vardı.



Mesela Jenna olabilir denildi çünkü Alison tarafından tehdit edilmişti ve kör olmasının sebebi de Alison du.Hala Jenna'dan şüphelenenler var,Jenna'nın A takımında da yer aldığı doğru ama kör olan biri A olamaz.Körlüğü tedavi edilmiş olsa yine de o kadar gücü elinde bulunduramaz.

Toby olabilir dendi çünkü Jenna ile ilişkisi olduğu düşünülüyordu sonra öyle olmadığı ortaya çıktı ama ben yine de Toby'e güvenmiyorum son zamanlarda doğru düzgün görünmüyor bölümlerde..Boşuna para vermeyeceklerine göre onda da bir işler olmalı...

Melisa olabilir dendi, çokça da sebebi vardı; Alison'un sevgilisiyle ilişkisi olması, Alison'un annesinin babasıyla ilişkisi olması v.s.. Hala da şüpheleniliyor ama ben nedense Melisa da o tehlikeyi göremiyorum.Evet A takımından ama başta olduğunu düşünmüyorum.Daha çok Alison'un bildiği bir sırdan ailesini korumaya çalışıyor gibi..

Spencer ve Melisa'nın babası olabileceği söylendi.Hala da şüpheleniliyor ve fazlaca nedenleri var ama ben onun da olduğunu düşünmüyorum.

Paige olabileceği düşünülüyor, Alison'dan çok çekmiş ve Emily'i ondan kıskanıyor.Aslında ben Paigeden şüpheleniyorum çünkü hep bu tarafsız görünenlerin altından bir şeyler çıkar.

Ezra olabileceği düşünülüyordu hala düşünenler var mı bilmiyorum ama ben Ezra'dan hala şüpheleniyorum!Bir kitap yazma yüzünden kızları izlemesi inandırıcı gelmiyor.

Lucas olduğundan şüpheleniliyordu; evet A takımından olduğu da ortaya çıktı ama başta olmak için çok ezik ondan da şüphelenmiyorum.

Mona olduğundan şüpheleniliyordu ve hala da şüpheleniyor çünkü Mona'nın A takımında olduğu ortada ama ben başta Mona'nın olduğunu da düşünmüyorum.Bence Mona sadece bir maşa ve Alison ile en büyük derdi kıskançlık...Eski ezilen günlerine dönmek istemiyor.

Biliyorsunuz Caleb uzun zamandır ortalarda görünmüyordu, Hanna'yı terk etmişti yan diziye gönderilmişti.Anladığım kadarıyla yan dizi tutmadı ve Caleb tekrar diziye alındı.Dönüşü nasıl desem değişik oldu, sadece dönüşü değil de karakteri de değişmişti.Alison'a karşı düşmanca fikirlere sahip olduğu ortaya çıktı her ne kadar dizide bu Hanna'yı savunmak içinmiş gibi gözükse de ben Caleb'tan da şüpheleniyorum.

Cece'den şüphelenilmişti hatta sık sık birbirlerinin yerine geçtikleri öğrenilmişti.En son Alison'u korumaya çalıştığı ortaya çıkmıştı ama Cece ortadan yok olması gerektiği halde Alison'un kimliğini kullanmıştı.Açık bir şekilde ondan şüphelenmemiz gerektiği gösterilse de ben Cece'den şüphelenmiyorum.

Alison'un annesi Jessica DiLaurentis'ten şüpheleniliyordu çünkü ölü sandığı ve A'yı korumaya çalıştığı için, Alison'u mezara gömen oydu.Sonra Jessica DiLaurentis olmadığı, ölü olarak bulunmasıyla anlaşıldı.Ne gariptir ki Alison, annesinin yani Jessica DiLaurentis'in cenazesinde, annesinin kendi cenazesinde giydiği kıyafeti giydi hem de farkında olmadan!Alison!Kesinlikle Alison'un Jessica DiLaurentis cinayetiyle ilgili olduğunu düşünüyorum.Apaçık Jessica DiLaurentis'ten intikam amacıyla işlenmişti bu cinayet!  

Şimdi de gündeme Benthany Young geldi.Alison canlı olarak çıkınca mezarındaki kişinin Benthany Young olduğu anlaşıldı.Kimilerine göre bu kişi Alison'un ikiz kardeşi kimilerine göre Jessica DiLaurentis'ten nefret ediyor ama bilinen bir gerçek var ki Benthany Young, Jessica DiLaurentis'in cinayetine tanık olmuş...



Aslında Jessica DiLaurentis'i, eşi yani Alison'un babası Kenneth DiLaurentis'in öldürdüğünü düşünüyorum; çünkü hem aldatılmıştı hem de kızının katili olduğu düşünülen kişiyi, Jessica DiLaurentis saklıyordu.Ama onun A olduğunu düşünemiyorum aslında A rolüne cuk diye oturacak kişi olmasına rağmen Alison'dan nefret edeceği bir şey yok ortada yani bizim bildiğimiz... 

Aslında bir yanım Alison'un babasıyla birlikte A olduğunu söylüyor.Saçma gelebilir ama Alison gündemde kalmayı seven bir insan ve hala kızlardan bir şeyler saklıyor.

Kızlardan biri olsa A, sanırım Hanna olurdu.Her ne kadar gruba dahil olarak gözükse de Alison zamanında pek de öyle olmadığı anlaşılıyor.Aslında Aria da olabilirdi  ama onların A'nin yaptığı işin altından kalkabilecek kabiliyete sahip olduğunu düşünmüyorum.

Kısacası Alison'dan nefret edecek  tam bir kasaba dolusu insan var!Hiç rahat durmayıp hepsinin canını bir şekilde yaktığı için ama aklımda hala yerine oturmayan parçalar var..Eğer diziyi izliyorsanız fikirlerinizi benimle paylaşın belki hep beraber A'yı bulabiliriz :)


21 Temmuz 2014 Pazartesi

Kitap Yorumu : Empati

Resmi çeken babama teşekkürler!! :))
Hiç kendinizi başkasının yerine koyarak onu anlamayı, onun gibi düşünmeyi denediniz mi?
Evet hepimiz denemişizdir... Fakat her zaman bunu tam anlamıyla başarmak mümkün olmamıştır.Peki ya özel yeteneğimiz olsa?


Kitaptaki olay sayfalar sonra ortaya çıktığından spoiler vermemek için daha fazlasını anlatmadan arka kapakta yer alanları aktarıyorum;

Yaşamınızın kontrolü sizde değil! Öyle olduğunu düşünebilirsiniz, ama yanılıyorsunuz. Elbette ki kendi kararlarınızı kendiniz vermekte özgürsünüz. Bu kitabı kapatabilirsiniz. O sandalyede oturmaya devam edebilirsiniz. Ya da gözlerinizi oymak gibi çılgınca bir şey yapabilirsiniz. Ne isterseniz yapabilirsiniz. Ama sorun şurada: Ne isteyeceğinizi kontrol edemezsiniz. Her davranışınızı önceden belirleyen arzularınız ruhunuzun o kadar derinlerine işlemiştir ki, onlara dikkat bile etmezsiniz. Ve bu da sizi mükemmel bir köle yapar. Bu nedenle, hayatınızı yaşamaya devam edin. Ne isterseniz yapın. Sadece 'isteklerinizin' tümüyle sizin kontrolünüzde olmadığı gerçeği üzerine kafanızı çok fazla yormamaya çalışın.

İşte kitapta tam anlamıyla bunlar anlatılıyor.Herkesin duymuş olduğu belki de okuduğu "Olasılıksız"ın yazarı Adam Fawer'in eseri...Özellikle, felsefik kitapları seviyorsanız harika bir kitap...Felsefik kitapları sevmiyorsanız, büyük ihtimalle size hitap etmeyecektir.Onun dışında müzik, bilim, tarih ve daha birçok konuda bilgi verir nitelikte...

Ben kitabı 6 günde sabah akşam okuyarak bitirdim.Merak duygum da bu okuma süresinin hızlanmasında etkiliydi ama bazı yerlerin yavaş ilerlediğini de söylemeden geçemeyeceğim, çok fazla detay vardı.Sanırım ben de detaylardan çok olayları seviyorum.Ayrıca "Olasılıksız"ı da aylarca bekletip okumamıştım bundan sonra ona da göz atacağım..

Peki siz bu kitabı okumuş muydunuz?

Not: Sawako kitap ayracımı nasıl buldunuz? :)


20 Temmuz 2014 Pazar

Kusursuz nasıl cinayet işlenir?


Beni uzun zamandır takip edenler bilir, romantik komedinin yanında polisiye-suç ve korku-gerilim türlerini de izlemeyi sevdiğimi..Normalde pek televizyon izlemem ama ramazan dolayısıyla ailemle sahura kadar uyanık olduğumuz için hep beraber tvnin başına geçeriz...Yine böyle bir günde karşımıza Kanıt adlı bir dizi çıktı, aslında daha önceleri de  denk gelmiştim ama şimdi anlatacağım konunun üzerinde bu kadar düşünmemiştim...


İlk önce dizinin konusundan bahsedeyim; dizide iki polis var; selim ve amiri...Cinayet şubedenler, dolasıyla da cinayet konularını işliyorlar, her zaman da olay çözülüyor; buraya kadar her şey normal...Sonra sarışın orta yaşlı bir kadın çıkıyor ve cinayette kullanılan silahın, zehrin bütün detaylarını ortaya koyuyor, heh sonuna da "kusursuz cinayet yoktur" demeyi unutmuyor..Verdikleri detaylar arasında, kan testinde çıkmayan zehirler, deriyle temas edince insanı bir kaç saniyede öldüren zehirler dahil her şey var...Sanki katil ve katil adaylarına "Kusursuz cinayet nasıl işlenir?" diye ders veriyormuş gibi...

Yanlış anlaşılmasın diziyi bir izleyici olarak seviyorum  ama eğer cinayet işlemeye karar veren bir insan olsa dizide ortaya dökülen bilgilerle çok rahat adam öldürür, açık da vermez.Evet insanlar bu gerçekçi bilgilerden etkilenip diziyi daha çok takip etmeye başlarlar ya diğerleri?Ne kadar doğru, bu bilgilerin bu kadar açık ortaya konması?



19 Temmuz 2014 Cumartesi

Etude House Mineral BB Cream Bright Fit


Merhabalar! Uzun zaman sonra tekrar W2beauty'den alışveriş yaptım :) Aslında elimdeki Missha BB Cream hala bitmedi ve ben Etude House CC cream denemek istiyordum, daha sonra internetteki araştırmalarım sonucu CC creamin etkisinin BB creamin gerisinde kaldığını öğrendim.Alice'in yaptığı indirimi de görünce "Etude House Mineral BB Cream"i hemen sepetime ekledim :)



Aldığım ürün 60 gr ve pompalı ambalaja sahip bu da hem hijyenik  hem de ürünü israf etmeden daha kolay kullanabilmenizi sağlıyor.Ürünün renk seçenekleri aşağıdaki şekilde..
Ben buğday tenliyim, ne açık ne koyu olan tuhaf bir cilt tonum var, o yüzden ürünü seçerken W13 ve W24 arasında kaldım sonra W13 te karar kıldım.


Ürünü sürdüğümde yüz rengim 1-2 ton açık gözüktü ama boynumla renk farkı oluşmadı ve cildimi çok temiz bir görünüm aldı, bu görüntüyü sevdim :) Ama siz birebir cildinize uysun istiyorsanız W24'ü seçin derim :) bu arada ürün hafif hoş bir kokuya sahip, rahatsız etmiyor.


Yalnız ürün nemlendirici özelliğinden dolayı daha çok kuru cilt tipine uygun...Özellikle bu sıcak havalarda yağlı ve karma ciltlerde terleme yapıyor.Eğer yağlı ve karma cilde sahipseniz ve cildinizde akma terleme oluyorsa kesinlikle Missha'yı öneririm.Ama öyle bir sorununuz yoksa ben "Etude House Mineral BB Cream Bright Fit" kremi de çok beğendim fakat yaz aylarında değil kış aylarında kullanacağım bir ürün olacak :)


Özellikleri (artıları ):
* SPF30/PA + + 
* Beyazlatıcı ve Anti-kırışıklık 
* Anti-koyulaşma
*Nemlendirir
*Kuru ciltler için ideal
*Hoş kokuyor
*Pompalı ambalaja sahip, hijyenik
*Yoğun formülü var, çok az ürün yeterli oluyor
*Gözaltı torbalarını kapatmada ve cildi aydınlık göstermede çok iyi

Eksisi:
Yağlı ve karma ciltlerde, sıcak havalarda terleme yapıyor 


Ben ürünü W2beauty'den aldım ve şu an da indirimde! Ürüne ulaşmak için tıktık.

W2beauty, Kore menşeli ürünleri rahatlıkla bulabileceğiniz bir site...Sipariş ettiğiniz ürünler gümrükte hiçbir sorun yaşamadan rahatlıkla geçiyor ve evinize teslim ediliyor.

Siz de Kore menşeli ürünleri, Kore'den sipariş edebileceğiniz site olan W2beauty'e 07565312 koduyla kaydolun ve 30$ ve üzeri alışverişlerde 5$lık indirim kazanın!Kayıt olmanızın hemen ardından facebook sayfasını beğenirseniz 1$lık daha indirim kazanacaksınız ve toplam kazancınız 6$ olacaktır.Ayrıntılı bilgi almak için  önceki yazıma tıktık.


Nasıl kayıt olurum, nasıl alışveriş yaparım, W2beauty'nin avantajları nelerdir? sorularının cevabı için tıktık.


Missha M Perfect Cover BB Cream hakkındaki yazım için tıktık. 

A'pieu Kissable Tint Stick hakkındaki yazım için  tıktık.

Etude House Bling Bling Eye Stick hakkındaki yazım için tıktık. 

Shara Shara Fresh Girl's Heating Pore Clear hakkındaki yazım için tıktık.


Aloe Bha Skin Toner hakkındaki yazım için tıktık.

BENTON - Snail Bee High Content Essence hakkındaki yazım için tıktık.

Benton-Snail Bee High Content Steam Cream hakkındaki yazım için tıktık.

W2beauty'nin sayfasını ziyaret etmek ve ürünlere göz atmak için tıktık.

!Uyarı:Türkiye'deki gümrük yasağından Alice'e bahsettim ama siz yine de her ihtimale karşı, leave mesaj kısmına
"koregunluklerim.blogspot.com"s owner Sibel from Turkey sponsored me and said that I won't have any problems about custom issues as long as I mention her name " yazarsanız hiçbir sorun yaşamazsınız.


Not: Önceden W2beauty'nin freeship özelliği vardı ama kargosu geldiği halde kargom gelmedi deyip para iadesi isteyenler olduğu için Alice o özelliği kapatmış, kargonuzu takip nolu 2,5 $ ödeyerek takip edebiliyorsunuz.Benim kargomun Kore'den Türkiye gelmesi 7 gün, gümrükten bana gelmesi de 7 gün yani toplam 14 gün sürdü ve her adımını takip ettim:)




Son olarak Alice yine facebook sayfasında harika bir çekiliş düzenliyor, kaçırmamak için W2beauty'nin facebook sayfasını beğenin!(facebook için tıktık.) Mutlu alışverişler! 

17 Temmuz 2014 Perşembe

Chopstickli çekiliş kazananı


Merhabalar, sonunda chopstickli çekilişimi sonlandırmış bulunuyorum ve lafı uzatmadan chopstickli çekilişi kazananı açıklıyorum:)

Ek haklarla birlikte toplam 376 hak oldu ve kazananı random.org aracılığıyla belirledim :)
Kazanan 25. hak sırasıyla Sua Kolik oldu, tebrikler! :) Kendisine çoktan e-posta gönderdim bile :)

Bu arada blog şablonu tasarım çekilişim devam etmekte...Şablon çekilişim için tıktık.


16 Temmuz 2014 Çarşamba

The Perfect Couple / 2007


Kang Jaehyuk'un silahlarla arası harika olmasına karşın kesici delici aletlerden ölümüne korkan, şefinin göz yumması sonucu polis olan bir memurdur.Choi Soojin ise öğrencilik yıllarını direnişe adamış daha doğrusu adamaya çalışmış, felaketlere yol açmış şimdilerde muhabir olan genç bir bayandır.


Bir gün bu ikilinin yolu aynı sokakta kesişir.Kang Jaehyuk, suçluları kovalarken yanlışlıkla balık köftesi yiyen Choi Soojin'e çarpar ve hiçbir şey demeden oradan uzaklaşır.Zaten kötü bir gün geçiren, arabası çekilen, üstüne üstlük sorumsuz bir adam yüzünden yere düşüp burnunun kanaması Choi Soojin'i çıldırtır ve Kang Jaehyuk'un peşine düşer.Kovalamaca sonucu yorulmuş ve balık köftesinin şişi batmış olan Kang Jaehyuk'un fenalaştığını görmeden bir de ona ayakkabısıyla vurur.Tabi Kang Jaehyuk bayılır ve hastanelik olur.



Choi Soojin korkular  içerisinde Kang Jaehyuk'u hastaneye bırakır ve onu memur arkadaşına teslim eder.Tabi bu konudan da kendine haber malzemesi çıkarmayı unutmaz.Her şeyden habersiz Kang Jaehyuk, haberi gördüğünde çılgına döner ama Choi Soojin geri adım atmaz, özür bile dilemez ta ki polis merkezinde Kang Jaehyuk'a işi düşene kadar...Artık, kader onları  istemeseler de tekrar ve tekrar karşılaştıracaktır.

Film, her zamanki gibi iyi yorumlar almıştı; "çok güzel, mükemmel, herkes izlemeli" gibi...Sanırım ben zevksizim!Bana göre fena film değildi ama abartıldığı kadar mükemmel bir film hiç değildi.Benim mükemmeliyet anlayışıma göre;  eğer bir film mükemmelse defalarca izlenilir ve izleyici izlerken bunalmaz.Bunaldım!

Bir kere baş roldeki kız çok sinir bozucuydu; sesi çok cırtlaktı, tepkileri gereksiz derecede aşırıydı, oyunculuğu berbattı!Biri Korelilere filmindeki her başrol  kızının şu havaya girmemesini söylesin!Filmde tek güzel şey baş roldeki erkek oyuncuydu.Sevimli şey :D

Sonuç olarak vakit geçirmek için izlenebilir.Unutmadan Choi Soojin'in olduğu sahnelerde sesi kısmayı unutmayın, yoksa sinir krizi geçirebilirsiniz -_-

15 Temmuz 2014 Salı

Mim #7 - Benim çiftlerim


Sevgili Seyhan yeni bir mim oluşturmuş ve bizden kendi kdrama çiftlerimizi seçmemizi istemiş :)
Mim gelir gelmez bu durum üzerine hiç düşünmediğimi fark ettim, kuru izleyici miyim ne? Neyse benim çiftlerime geçelim:))

İlk çiftim; Heirs'in bana göre tek çekici yanı - Woo bin'i saymazsak-  Krystal ve Min Hyuk'tu.Bu ikiliyi baş rollerini paylaşacakları bir komedi dizisinde görsek fena mı olur?Bence eğlenceli olur :))



Yine birlikte oynayan ama tekrar oynamalarını ve böylelikle Düşlerimin prensi 2'yi çekmelerini bir umutla beklediğim çift; Eun Hye ve Joo Ji Hoon tekrar bir araya gelse Düşlerimin prensi 2'yi çekse ne güzel olur!


Son çiftim de Lee Jong Suk ve Suzy...İkisi de bebeksi bir yüze sahip birlikte hoş gözükecektir :) 



Her ne kadar benim çiftlerim Seyhan'ınki kadar güzel olmasa da bu çiftlerin bir projede bir araya gelmesini gerçekten isterim:) Özellikle de Goong takımının!Duyun beni senaristler hala Goong'un devamını bekliyorum!Neyse..

Ve bu mimi aşağıdaki bloglara ve yapmak isteyen herkese paslıyorum..

Peki sizin çiftleriniz kimler? :)

Misaki'nin Atölyesi
Havva'nın Atlası
Dördüncükat
Kore masalı
Şemspare


14 Temmuz 2014 Pazartesi

Düz saçlı kızların dramı!


Bundan 10-11 sene önce düz saçlı olmak havalı bir şeydi.Herkes düz saçlı olmak için can atar, olamazdı, düz saçlı kızlar 1-0 öndeydi o zaman...

Sonra kızlar gömlek ütüler gibi, saçlarını ütülemeye başladılar.Bu yolda birçoğu, elini, yüzünü, kolunu,saçını yakarak gazi oldular.Yani düz saçlı kızlar yine 1-0 öndeydi.


Sonra yüzyılın icadı düzleştiriciler bulundu.Artık herkes max. 30 dakikada düz saçlı olabiliyor.Artık herkes düz saçlı..Öyle ki benim doğuştan "PIRASA" saçlı olduğuma inanmayanlar var.2-3 sene önce yaşadım bu olayı, aparttaki kızlar;

-Nasıl oluyor da saçlarını her sabah düzleştiriyorsun, üşenmiyor musun, kırılmıyor mu saçların?"
 +Ne düzleştirmesi, düzleştiricim bile yok benim...

dedim ama inanmadılar.Ve bir gece yatmadan önce saçlarıma maşa yaptılar.
"Boşuna uğraşıyorsunuz, kalmaz sabaha dümdüz olur" dedim dinlemediler.

Sabahın köründe beni uykumdan uyandırdıklarında, hepsinin ağzı bir karış açık kalmıştı çünkü kıvırcık yaptıkları saçlarım, sanki hiçbir şey yapmamış gibi dümdüzdü.Bu onlar için büyüleyici, benim için yorucu bir şeydi..Çünkü tekrar maşa yapmak zorunda kaldım saçlarıma!

Hala düz saçlı olmanın avantaj olduğunu sanan kızlar var!Ama öyle değil işte...Artık herkes düz saçlı!Doğal ile yapay olanın hiçbir farkı yok.


Avantajı
Saçlarını taramasan bile kimse anlamıyor

Dezavantajları
Saçlara hiçbir şekil veremiyorsun, versen bile max 2 saat dayanıyor.
Düğünlerde sırf saçların bozulmasın diye bir ton sprey sıkıyorlar, eski Türk filmlerindeki kadınların saçlarına dönüyor, saçların.
Kimse doğuştan düz saçlı olduğuna inanmıyor.Havalı gözükmek için yalan söylediğini düşünüyorlar.
Saçların azıcık yağlandığında,direk kafana yapışıyor sanki bir haftadır yıkanmamışsın gibi bir görüntü oluşuyor. 
Samara, pırasa gibi hoş olmayan benzetmelere maruz kalıyorsun.
Kuaför saçlarını azıcık yamuk kessin belli oluyor, o yüzden "saçlarımın kırıklarını aldırmak istiyorum" deyip upuzun saçla kuaföre girip kısacık saçlarla çıktığın çok oluyor.
Saçların da hacim diye bir şey olmuyor.
Bir de artık herkes düz saçlı!
Artık düz saçlı kızlar 0-1 yenik durumda..


Not: Bana kalsa bukle bukle saçlarım olsun isterdim..

13 Temmuz 2014 Pazar

Kitap Yorumu: Soğuk Kahve


Deneme türünde yazılmış çok beğenilen kitaplardan biri "Soğuk Kahve"...Kitabı okurken Ahmet Batman ile ilişkiler hakkında sohbet ediyormuşsunuz  gibi hissediyorsunuz.Aslında daha çok o konuşuyor siz de onu dinliyorsunuz.Eğer yazılarında kendinizi bulabiliyorsanız, bu sohbete dahil oluyorsunuz.


Kitabın herkes tarafından beğenildiğini duyunca ve arka kapağında yer alan şu satırları görünce hemen okumalıyım diyorsunuz...

"Sıcacık bir kahveden yükselen güzel kokular eşliğinde keyifli bir okuma vaat ediyor Soğuk Kahve.

İronik ve mizahi olduğu kadar keskin bir dil. Belki de çoğumuzun gündelik hayatında olan konuları anlatırken sizi ters köşeden bir bakış açısına yatırıp golü ustalıkla atıyor. Hınzır bir zekanın ürünü olan cümleleri sizi gülerken duygulandıracak, çoğu zamansa hayretler içinde bırakacak. 
Kahraman Tazeoğlu

Batman kendi deyimiyle numune bir adam. En azından yazdıkları öyle. Kolay kolay kimseden duyamayacağınız, cesaret isteyen şeyleri açık yüreklilikle söylüyor okura. Özellikle kadın erkek ilişkilerinin üzerindeki pembe tozu üfleyip altında yatan siyahları ve beyazları soğukkanlılıkla gösteriyor. Ne her erkek bir Romeo, ne de her kadın bir Juliet.
Ertürk Akşun

Topuklu ayakkabı mı yoksa ben mi?

Bir kadını zorlayan bir soru olabilir.

'Çikolata mı ben mi?' sorusu kadar olmasa da zorlar.

Sizler topuklu ayakkabısı ayaklarını vuran kadınlarsınız.

Topuklarınızın altında kağıt mendiller var.

Bazılarınızın gözyaşlarını silen mendiller işte, yabancı değiller.

O mendiller hep canınızın yandığı yerlerde...

Çok adisiniz pembe rujlar, çekici kılıyorsunuz dudakları."


Fakat sonuç hüsran!O kadar beğenilen bir kitap olmasına karşın ben kitabı hiç beğenmedim.Çok sıkıcıydı, yarım bırakmayayım bitireyim diye işkence çektirdim kendime...Tabi ki beğenmek ya da beğenmemek zevk meselesi ama bence bir kızın kendisinden çok bir şey bulabileceği bir kitap değildi..Daha çok ilişkilerdeki erkek figürünün ne hissettiği ne düşündüğü üzerineydi…Bir de yazarın oradan oraya atlayarak konuyu saçma sapan şeylere bağlaması rahatsız ediciydi.Yazdıklarının çok azı akıllıcaydı, çoğu gereksizdi...


Kendimi bulduğum nadide cümlelerden :))


Kısacası; okumayın, zamanınıza paranıza yazık...

Son olarak; kızları anlamak zor derler ya, erkekleri anlamak da hiç kolay değilmiş..Çünkü Ahmet Batman, bu kitabında çelişki içerisinde, kendisi de kabul ediyor bunu…Şöyle ki; eski sevgilisini çok özlüyor, gelmesini, onu aramasını istiyor ama hiçbir şeyin de eskisi gibi olmayacağını biliyor.Hem anne babanın yerine bir başkasını koyamazsın sevgili öyle değil, bir başkası bir şekilde o yeri doldurur diyor hem de olsun yine de beni arasın diyor...Değişik, sanki sırf o kişi dönsün diye bu kitap yazılmış gibi... 

Peki siz bu kitabı okudunuz mu?

12 Temmuz 2014 Cumartesi

Cunning Single Lady / 2014

Son zamanlarda izlediğim dizi ve filmlerdeki hayal kırıklıkları nedeniyle bu diziyi izlemeye çekiniyordum, sonra ne olduysa izledim ve bayıldım!Romantik komedi, yer yer dram severler için harika bir tercih olacaktır!




Spoiler vermeden kısaca konusu şöyle;

Ae Ra, ailesiyle birlikte küçük bir restoranda çalışmaktadır.Annesi sürekli babasıyla sorun yaşadığı için, Ae Ra'nın daha iyi yaşam sürmesini ister.Bunun iki ihtimal vardır;


1.Ae Ra'nın başarılı olması

2.Durumu iyi olan biriyle evlenmesi





Ae Ra, 2. ihtimali seçer ve her gün restoranlarına yemek yemeye gelen kasabanın en akıllı çocuğu Jung Woo ile evlenir.Jung Woo, ilk seferde memurluk sınavında başarılı olur, zaten  Ae Ra'nın hayali de bir memur eşi olmaktır.Her şey onlar için toz pembe ilerliyorken, bir gün Jung Woo işinden istifa eder ve her şey tepetaklak olur.Ae Ra, Jung Woo'nun istifa ettiğini duyunca çıldırır, Jung Woo da uzun süre başarılı olamaz ve evin bütün yükü Ae Ra'nın üzerine yüklenir.Ae Ra daha fazla bu duruma dayanamaz, boşanmak ister ve boşanırlar.Aradan 10 yıl geçer, Jung Woo artık ünlü bir şirkette Ceo'dur ve Ae Ra onun şirketine iş başvurusunda bulunup tekrar ilgisini çekmeye çalışacaktır.Peki başarılı olabilecek midir? 



Dikkat buradan sonrası spoiler içerir!



Dizi finalini yaptığını için oturup bütün bölümleri izledim.Öncelikle Jung Woo'nun tipi ilk başlarda felaketti, değişimi ise muhteşemdi.Aslında ben Ae Ra'nın yerinde olsam tanıyamazdım onu :D




İlk başlarda Jung Woo, Ae Ra'yı pek umursamadı daha doğrusu umursamamaya çalıştı ama araya Seung Hyeon girince ve bu rakibin Ae Ra'ya olan ilgisini görünce dayanamadı.


Oyunda Ae Ra, Seung Hyeon'un üstüne düştüğünde Jung Woo'nun suratı :))




Bu gezi sırasında Jung Woo, her zaman söylenen "fala inanmam, her şey eğlence için" repliğini kullandı ve fal baktırdı:) 





Jung Woo'nun en yakınındaki kişi...Dizilerimdeki favorilerimden :)


Ayrıca Jung Woo, en çok ona rezil olmuştur :))



Hani bazen kendimize ait bir şeyi, utandığımız ya da çekindiğimizden başkası yaşamış gibi anlatırız ya...İşte Jung Woo'nun o sahnesi!



 Ve kendini ele verir :))



Ama bozuntuya vermemeye çalışır :))





Jung Woo'nun camlara yapışmalarından bir sahne :)




Ae Ra'nın kullandığı deyim biraz tuhaf değil mi?





Jung Woo,  Seung Hyeon'un Ae Ra'ya hediyesini görünce çocuklaşır ve hediyeyi kaçırır; resim tablosu...




Jung Woo'nun aşk selfiesi pardon öz çekimi :))




Jung Woo,  Seung Hyeon tehlikesini sezdiğinde kendince önlemler alır.

Ofis aşkı yasak der


Ama Seung Hyeon'un aşkını ilan etmesine engel olamaz...
-Bu çocuğun gözleri dizi boyunca kıpkırmızıydı; ya sürekli ağlattılar ya da hiç uyutmadılar :)-


Ama Ae Ra, böylesine romantik bir itirafa nasıl cevap verir dersiniz?



Ve sarılma...Tabi bütün bunları Jung Woo da görür ama ben resmetmeyi unutmuşum :) 


Bütün bu olaylar gerçekleşirken Jung Woo, kıskançlıktan  Seung Hyeon ve Ae Ra'yla ilgili hayaller görür.



 Ve Jung Woo,  birçok kronik hastalık geçirir.Aslında hepsi kıskançlıktandır :)



Sonrasında Seung Hyeon'a, Ae Ra'ya olan aşkını açık açık itiraf eder..



Ve Ae Ra'ya aşkını ilan eder...


Fakat beklediği tepkiyi alamaz... 


Ama asla vazgeçmez!








Seung Hyeon'un sevimliliği ve Ae Ra'nın açık sözlülüğü..



Yalnız, Seung Hyeon'un tasarımı tam bir felaketti büyük ihtimal şimdilerde Kore'de moda...



Bu kız vardı bir de, Seung Hyeon'un ablası...Zengin olmasına rağmen hayatı olumsuzluklarla dolu...İlk başta kızı sevdim, adaletinden dolayı... Ama her Kore dizisinde olduğu gibi sapıttı yine ve canavara dönüştü :)




Ve her Kore dizisinde olan olmazsa olmaz sahnelerden...İlaç sahnesi..


Dalgınlık ve bardaktan su taşması..




Ve en romantik sahne :) Gül döktüm yollarına, gel artık kollarıma :D




Biliyorum dayanamazdınız ve bütün spoilerları okudunuz!Ama dizide daha birçok mükemmel sahne var.Kısacası diziyi izleyin beğeneceksiniz :))