28 Mart 2014 Cuma

Blood and Ties / 2013



Da Eun, muhabir olmak isteyen ve bunun için çok çalışan genç bir kızdır.Aynı zamanda üzerine titreyen bir babaya sahiptir.Babası, birçok işte çalışarak Da Eun’a bakmaya çalışır.Fakat Da Eun, bütün uğraşlarına ve yazılı sınavı geçmesine rağmen mülakatta kalır, çünkü babasının iyi bir işi yoktur.



Bu dönemde Kore’de bir cinayet davası dolaşmaktadır ve zaman aşımına çok az süre kalmasına rağmen katil bulunamamıştır.Kore medyası ve polisler zaman aşımına uğramadan katili bulmaya çalışırlar.Hatta bu konuya dikkat çekmek için olayı sinemaya taşırlar.




Da Eun, konunun kendi işini ilgilendirdiği için arkadaşlarıyla bu filme gitmeye karar verir.Konu kaçırılan küçük bir çocuk hakkındadır ve filmin sonunda katilin kaydedilmiş sesine yer verilmiştir.Da Eun, sesi duyduğunda şok olur.Çünkü ses tamamıyla babasının sesine benzemektedir, vurguları bile aynıdır.Katilin söylediği en son söz ile babasının her zaman kullandığı söz aynıdır; “Bitene kadar bitmez!”



Da Eun, bu filmden sonra babasından şüphelenmeye başlar ve gerçekleri araştırmaya çalışır.Buldukları ise tüm hayatını değiştirecektir.


Katil, zaman aşınımı bitmeden tutuklanabilecek midir?

Peki katil gerçekten babası mıdır?




Filmi beğendim!Yalnız olaylar sakince ilerliyor, belki bazılarınızı sıkabilir.Her ne kadar korku ve gerilim türünde anılsa da bence gizem ve dram kategorisi daha uygun olacaktır bu filme...Korelilerin alıştığımız akıllıca filmlerinden, yalnız böyle filmleri eğer çok izlediyseniz sonunu tahmin etmeye başlıyormuşsunuz, izlerken onu anladım :)) İzlemek isteyenlere iyi seyirler :)

27 Mart 2014 Perşembe

Mim #3 - Asosyalliğe bir adım kala...


Tüm sosyal mecralar kapatılmış olsa ve herkese son bir hak tanınsa!

Facebook, twitter, tumblr'ın kapatılacağını duysanız, son paylaşımlarınız ne olurdu?



*Öncelikle facebook'un kapatılacağını duysam hiç üzülmezdim!Her gün birinin nişan haberini, diğerinin doğum haberini almaktan içim bayıldı.Ne var ki bu kadar erken atılıyorsunuz evlilik hayatına, anlamış değilim!Ay bir de sürekli paylaşılan seri resimler yok mu?Hani şu yüzüklü eller üst üste, kırmızı güller koklanıyorken ne bilim birbirlerinin yüzüne yan yan, sözde aşkla bakıyorlarken, çekmeyeni dövüyorlar!Bir ton facebook antipatikliği sıralayabilirim buraya ama konumuz o değil :))

Facebook'un kapanacağını ve uzunca bir süre açılmayacağını duysam ilk yapacağım şey, ayıp olmasın, şu komşumuz şu akrabamız yok küsmesin yok üzülmesin diye eklemek zorunda kaldığım sonra da bahane bulup silemediğim ve paylaşımlarını gördükçe ne işi var bunun benim listemde dediğim insanları silmek olurdu ve son facebook gönderim de;

"Sonunda huzur..." olurdu.


*Twitter'ın kapanacağını duyduğumda şaka falan diye düşünmüştüm.Ama sonra, ne olur ne olmaz diye son twitimi atmıştım;


Tabi ki Woo Bin ile vedalaşmadan olmazdı :P

Not:Hala twittera giriyorum ama zenmate çok kasıyor, o yüzden olmasa da olur diye düşünüyorum :))


*Tumblr açalı çok uzun zaman olmadı, o yüzden pek sıcak değiliz kendisiyle...Bazen unutuyorum bile tumblr hesabımın olduğunu :)) Tumblr da paylaşacağım en son şey de;

"Daha karpuz kesecektik..." olurdu herhalde :))

Bu mimi bana gönderdiği için sevgili Nabrut ve Yaşam blogunun sahibine teşekkür ediyorum ve mimi aşağıdaki bloglara paslıyorum;


Supercel
Eskaymak
Çelen'in Sazı 
Kore Masalı

26 Mart 2014 Çarşamba

Allah'ım neden bu kadar şanssızım!


Daha önce şurada bahsettiğim şizofren oda arkadaşım hakkında yaşanmış, tamamen gerçek olan bir hikayedir...

Hani hayatımı yazsam roman olur derler ya benim de öyle...Sizin için komedi tadında benim içinse dram-gerilim türünde...Neden mi?

Geçmişe dönüş, buğulu görüntüler...

Yıllar önceydi, dayımlardan geri dönüş yolunda açıkmış ve her yerde ısrarla burger king arıyorduk.Kardeşim ve ben, burger kingi bulamadıkça geriliyor, babam ise ısrarla her  dolanışımızda askeriyeyi gösterip "Bakın acemi birliğimi burada yaptım"diyordu.Ergenliğim ve açlığımın etkisine daha fazla dayanamayıp "Ne kadar lanet bir yermiş burası!"dedim suratımı asarak...

Hoooooop.... Aradan 2 ya da 3 yıl geçti, üniversite sınavıma girdim ve sonuç açıklandı.Sen misin kızım Sawako o lafı söyleyen dercesine pat diye o şehre düşmüştüm ve kaderim bu noktada tamamen değişti.


Kayıt olmak için o lanetler okuduğum şehre gittim.Bütün yurtlar dolmuştu ve ailem beni devlet yurdunda bırakmak istemiyordu.Dersanemin yönlendirmesiyle mecburen 3 ayımı geçirdiğim o  yurda düştüm ama benim için 3 ay değil 3 yıl gibiydi.Ailem daha fazla yaşanılan duruma dayanamayıp beni, şans eseri dönem ortasında yer açılan devlet yurduna yazdırdı.Burada ilk günlerim harikaydı.6 kişilik odada iki kişiydik, oda arkadaşım da sınıf arkadaşımdı.Beraber gülüyorduk, beraber korkuyorduk.Her şey harikaydı, tabi pembe dizilerdeki gibi harika bitmedi; dönem sonunda odaya bize yalvararak 3 tane 2. öğretim kız geldi.Odalarında sorun yaşadıkları için sadece sınav vakti odamızda kalacaktılar, yani öyle anlaşmıştık.Biz ilk başta 1.öğretim olduğumuz için bu duruma, hoş bakmasak da hallerine üzülüp odamıza kabul ettik ve sorunsuzca dönem bitti.



Ta ta tadammm...Yaz tatili bittiğinde bizi odada yine o kızlar bekliyordu ve bu sefer hiç de öyle masum değillerdi.Biz odaya girer girmez, söyledikleri ilk şey "Artık burası bizim de odamız" oldu.Sonrası malum zaten gece 3-4lere kadar uyumamalar, bizi odadan göndermek için sorun çıkartmalar...Tabi bu sürede biz de boş durmadık madem onlar bizi uyutmuyor, biz de onları uyutmayız diyerek sabahın 7sinde dolapları çarpmalar, misilleme yapmalar...Baktım bunun sonu yoktu ve üniversiteden her eve döndüğümde yorgunluktan uyuyakaldığımı gören aileme yeni bir çözüm yolu önerdim: 

"Aparta çıkartın beni..."



Buraya kadar her şey trajedi kıvamındaydı...Buradan sonra ise işin gerilim kısmı başlıyordu.Dönemin bitmesine 2 ay kala tam 1 Nisan'da aparta yazıldım, çantalarımı aparta bırakıp 2 günlüğüne evime gittim.Okuduğum şehre dönüp odama eşyalarımı yerleştirdikten sonra, beni çağıran kızların yanına tanışmak için oturdum.İçlerinden biri, kendisi benim dördüncü sınıfta oda arkadaşım olacak, SN diyelim ona , dayanamayıp "Oda arkadaşın şizofren" dedi.Diğerleri hemen onu susturmaya çalıştı ama nafile!Konuşmalar hatırladığım kadarıyla şu şekildeydi.

"Oda arkadaşın şizofren!"

"Nasıl yani?"

"Mit'in beynine çip yerleştirip onu takip ettiğini düşünüyor!"

"Milli Güvenlik Teşkilatının mı?"

"Evet, onunla ilgili bir kitap okumuş ve ondaki her şeyi gerçek sanıyor!"

Bu sefer diğerleri de giriyor konuşmaya;

"Gizlice odasına girip kitabın sonunu okuduk!Sonunda herkesi öldürüyor!"

"Tamam çok komik, daha önce de 2 yurt değiştirdim yenilere yapılan şakalara alışığım.Neyse benim uyumam lazım"

"O zaman mini buzdolabını neden odaya koymadığını sor!"

"İyi geceler"


O güne kadar 2 yurt değiştirmiş sonunda 3.sünde karar kılmış daha doğrusu kılmak zorunda kalmış, final zamanı yaklaştığı için başka hiçbir yerde oda bulamayacak benim için konu basitti; "Yeni gelenlere yapılan saçma sapan şakalar!" Ertesi gün ders dönüşü odamdaki şizofren olduğu düşünülen kıza, kendisine X diyelim neden X dediğimi sonra açıklayacağım, buzdolabını odaya almak istediğimi, en büyük hobilerimden birinin gece yemek yemek olduğunu söyledim.Ne cevap verdi biliyor musunuz?

"Buzdolabının sesi beni rahatsız ediyor, uyuyamıyorum.."

Bu cümleden de anlaşılacağı gibi kız normaldi ama ben o kadar normal değildim! Israrla buzdolabını odaya almak istedim ve gizlice apart yöneticisiyle konuşup buzdolabını odaya almasını söyledim.Kaşındım!



Apart yönetici bir bahane bulup dolabı odaya aldırdı ve tuhaflıklar başladı, uykusunda sayıklamalar, kötü rüyalar görmeler, tuhaf davranmalar...Tabi ben de yavaş yavaş korkmaya başladım, odanın kapısını kilitletmedim mesela, gece uyanıp lavaboya gitmem gerekiyor diye... Aslında 3 kişilik olan ama 2 kişi kaldığımız odada ranzada X'in üst katında kalmak yerine, kapıya en yakın bazada uyumaya karar verdim.Tabi kızlar her geçen gün bana yeni şeyler söylemeye devam ediyorlardı.

"Benim kapım kilitlenmiyor, o yüzden kapının arkasına patates çuvalı koyuyorum"dedi biri

"O yokken yatağının altına bak, bıçak falan olmasın"dedi  bir diğeri..

"Nasıl hala o odada uyuyabiliyorsun?!Ya sana zarar verirse..."
...

Konuşmalar bu şekilde devam ediyordu ve benim üzerimdeki korku her geçen gün ortada kanıt olmamasına rağmen daha da artıyordu ve bir gece her şey tamamen tuhaflaştı.

"Çok şanslısın Sawako, herkesle aran çok iyi.Benim hiç arkadaşım yok" dedi X, gecenin bir yarısında

"Kaynaşmaya çalış bir sorun olmaz o zaman" dedim hemen uyumak için

"Sana bir şey anlatmam gerekiyor!"dedi ve ben de korku çanları çalmaya başladı.


"Anlatma X, yarın sabah 8'de dersim var.Uyumam lazım"dedim korkmaya başlayarak.

Konuşmanın devamı şu şekilde gelişti.

X:Benim bir sevgilim vardı.

Sawako: Hımm, ne kadar çıktınız?

X:Çıkmadık.

Sawako:Çıkma mı teklif etti?

X:Hayır.

Sawako: O zaman nasıl sevgili oluyorsunuz?

X:Gözgöze bakışmak da çıkmak değil midir Sawako ama o bana çok kötü şeyler yaptı.

Sawako:Ne gibi şeyler?

X: Onlar çok zengin, fabrikatörler ve bir gün beni kaçırdı, MiT ile anlaşıp beynime çip yerleştirdi.Bu minidolabın cızırtısıyla bana beyin sinyalleri gönderiyorlar.Bir gün ben abisi ve onla bir masada oturuyorduk.Abisi bana terbiyesiz bir teklifte bulundu.

Sawako:Beyin sinyaliyle mi?

X:Evet!"Benimle yatar mısın? "dedi!

Sawako: X yanlış anlama ama hiç antidepresan kullandın mı? Bence bir doktora gitmelisin.MİT, senin benim gibi insanlarla uğraşmaz, bence senin aklın karışmış...

X: Gittim, kullandım ama bir şey olmadı.

Sawako:Neyse hadi uyuyalım.


Korktuğum bir gerçekti ama şöyle bir şey vardı ki uykusuz kaldığımda biri beni bıçaklasa bile umurumda olmazdı.Ertesi gün dersten çıkar çıkmaz aparttaki kızların yanına koştum.

"Anlattıklarınız doğruymuş ve ne yazık ki apartta başka oda yok!" dedim oflayarak

"Her şeyi duvara bardak koyarak dinledik " dedi SN gülümseyerek

"Aptal mısın kızım sen?İlk önce seni mi öldürmesini istiyorsun!Psikologa git de ne demek?!Doktor musun sen?!" dedi biri

"Artık ilk aday sensin!" dedi SN pis pis sırıtarak

"Sanırım 2. de SN!" dedi diğeri ona bakarak ve SN'nin yüzündeki gülümseme yok oldu.



Tabi ben bir hafta boyunca her gece korkarak yattım. X'in kızlar benim hakkımda bir şey söylüyorlar mı sorularını her defasında cevapsız bıraktım ve hafta sonu gelir gelmez hemencecik evin yolunu tuttum.Olanları anneme anlattığımda verdiği tepki basitti.

"Bu 3.yurdun Sawako!Daha bir hafta oldu!"

"Ama anne kız bir tuhaf!Ya bıçaklarsa beni?!"

"Doğru düzgün durursan kimse sana bir şey yapmaz!"




İki günlük hafta sonu tatilim sonunda, annemden de yüz bulamayarak, paşa paşa aparta geri döndüm.Odaya girdiğimde, yeni bir sürpriz bekliyordu beni...

Ta ta tadaaaam; yeni bir oda arkadaşı!Yeni oda arkadaşım benim gittiğim gün odama yerleşmişti ve bana anlatılanların hepsi tabi ki ben gelmeden ona da anlatılmıştı.

"Tüm bunlar gerçek mi?" dedi tanışır tanışmaz

"Bana kendisi anlattı" dedim yeni bir oda arkadaşımın olduğunu öğrenmenin mutluluğuyla

"Ben burada kalamam, başka bir aparta ya da odaya gideceğim!" dedi hemen söylenerek

Ama benim yeni oda arkadaşını kaybetmek gibi bir niyetim yoktu.Yeni oda arkadaşı=%50 daha az tehlike demekti ya da öyle sanıyordum.Neyse yeni oda arkadaşıma da H diyelim kısaca, kızı binbir türlü lafla ikna ettim, zaten gidecek başka bir yeri de yoktu.1 ay sonra finaller vardı :))

Biz bu süre içinde fazlasıyla kaynaştık, X de eşlik etti bize...Papaz kimde oynardık mesela...Oyun başlar, başlamaz herkes birbirine şüpheli gözlerle bakarken

"X, papaz sende değil mi?" diye sırıtırdım

O da hemen "Offf Sawako neden söylüyorsun?!" deyip bana gıcık olurdu.

Ben her tur bunu söylerdim, X de her tur bunu yerdi.Resmen kitabın sonundaki gibi öldüreceği ilk kurban olmak için çırpınıyordum.


Tabi X ile aramız her zaman böyle güzel ve eğlenceli gitmedi.Gün geçtikçe hepimiz gerilmeye başladık çünkü SN 'in bize her şeyi anlattığını öğrenmişti bir kere!Biz mutfakta kızlarla hep beraber otururken aniden yok oluyordu ve birden pat diye ortaya çıkıyordu;"Benim hakkımda konuşuyorsunuz değil mi?"diye... Meğersem hanımefendi elinde bardakla duvarı dinliyormuş.Bu da git gide bütün kızları germeye başlamıştı.


Yine böyle ortadan kaybolup odaya gittiği ve bütün kızların odalarına dağıldığı gün, ben ve H odanın kapısını açtığımızda şoka girdik.X, karanlık odada yastığının üzerine oturmuş duvara dönük bir şekilde kulağında kulaklıklarla oturuyordu, hiçbir yere bağlantısı olmayan boş kulaklıklarla... Ve biz ışığı açtığımızda hemen kafasını bize doğru çevirdi, aynı korku filmlerindeki gibi...



Geceleri sayıklamalarına alışmıştık ama bu durum her geçen gün bizi daha da ürpetiyordu.Bir gece saat 3 gibi bir çığlıkla uyandım.

"Kızlar beni kurtarın!"

Uyanıp doğrulduğumda X ranzanın birinci katından halının üstüne düşmüş yatıyordu ve ben donup kalmıştım.Sonrasında yaşanılanlar şu şekildeydi:

H: Işığı aç!

Sawako:...

H:Sawako ışığı aç!

Sawako:...

H:Geri zekalı sana ışığı aç dedim!

Kendime gelip kalktığımda ışığı açtım.X ranzanın birinci katından halıya fırlamasına rağmen koca bir yara oluşmuştu kolunda...

"Yine ne oldu?" dedi H sinirlice

"Kızlar yatağımın yanında bir çocuk vardı ve korkunç gülümsüyordu!"

"Hayy Allah'ım ya!Sawako ışığı söndür uyuyalım!"

Bütün gece ne H ne de ben hiç uyuyamadık.X, çoktan uykuya dalmış ve horlamaya başlamıştı bile.Bizse birbirimizle mesajlaşarak kaçış planları yapıyorduk.Her planda benim işim kolaydı, kapının en yakınındaki yatakta olduğum için hemencecik kaçıyordum ve H her defasında kurban oluyordu :D 


Bu kabuslar, bağırmalar devam edince, aramız daha da gerildi ve en sonunda X tek kişilik odada kalan bir kızla, ona da T diyelim, yer değiştirdi ama benim çilem bitmedi.Kaldığımız odanın kapısının yarısı cam olduğu için arada karanlıkta belirip cama yapışıyor ve Recep İvedik ifadesi yapıyordu.Daha fazla dayanamayıp kapının camını gazeteyle kapladım, odayı her gece kilitledim ve o bana her defasında daha fazla uyuz olmaya başladı.Öyle ki sürekli "Sawako benim hakkımda konuşuyor, Sawako böyle yapıyor" falan diye etrafta konuştuğunu duymaya başlamıştım.



"İnsafsız aparta bir yatmaya geliyor gibi bir şeyim, hangi ara dedikodunu yapacaktım!" demek istedim ama diyemedim.

Tabi sadece bana değil başkalarına da sarmıştı.Mesela bir gün T'ye, hepimiz "Vücut ölçülerin güzel" dedikten sonra "Ben de fena sayılmam" demişti ve kimse ses çıkarmamıştı.Sonra T'yi lavaboya giderken kıstırmış ve ona;

"Neden kimse bana sen de güzelsin demedi?!Bana bizim oralarda esmer güzeli derler" deyip bir güzel korkutmuştu.


Bana takmıştı demiştim ya...Beni her gördüğünde tehditler savurmaya başlamıştı; "Benim kafamı bozma, seni döverim" gibisinden...Benim akıllı arkadaşım H  de olayı ciddiye almayıp "Döv ya, ben de yardım ederim" demeye başlamıştı..Ve bir gün aparttaki gerginliğe dayanamayan bir arkadaş, bütün kızları odasında topladı, gerginlik bitsin bahane, eğlence şahane olayı...X, önceki günden aldığı gazlarla yine aynı tehditleri savuruyordu.Tabi benim sevgili arkadaşım H, kendisini saygıyla anıyorum, yine gaz vermeye devam etti "Döv ya ne duruyorsun?!" diye...Akıllı ben de atıldım "Buradayım, gel döveceksen" diye..

"Senle mi uğraşacağım ben?!" diye elini savurdu ve arkasını  dönüp gitmeye başladı

Ben de hemen kafamı çevirip kızlarla lafa dalmaya başladım ve birden bir güç beni itti.Kendime geldiğimde odadaki dolaba yapışmıştım, gafil avlamıştı beni hain...Kızlar hemen çekti üzerimden X'i ama X hala tehdit savuruyordu!Bense daha büyük tehdide sahiptim şimdi...



"Yarın gidiyorum ve seni yurttan attırmak için yöneticiyle konuşuyorum.Bana saldırdığına herkes şahit!"dedim.

Aslında şikayet etme gibi bir düşüncem yoktu ama X, bu sözlerimden sonra bir daha benle uğraşmadı, uğraşamadı dönem de bitti zaten!Ve duydum ki yeni oda arkadaşlarına da aynı şeyleri yaşatmış.Tek kurban ben değilmişim yani :)


Bu olaydaki tek şansım iyi dostluklar oldu, dost dediğin böyle günlerde belli olur değil mi?:))


Not 1: Bunları hastalıkla dalga geçmek için değil, kaderimle dalga geçmek için yazdım

Not 2: Mit hakkındaki kitabı çekmecesinde gördüm ama beni kitaba yaklaştırmadı bile

Not 3: Kıza X, dedim çünkü olur da beni bulur diye korkuyorum malum ilk aday benim

Not 4: Şu an hatırlayınca bile ürperiyorum.O odada nasıl kaldım hala bilmiyorum... 

Not 5: Hikayedeki SN'den daha önce şurada bahsetmiştim.

Not 6:Artık o lanetli şehirde burger king var:))

24 Mart 2014 Pazartesi

Size Özel Bir Sigortacınız Olsun İster Miydiniz?

Generali Sigorta’nın reklamlarını bir süredir izliyordum. Önce eğlenceli olması dikkatimi çekti, sonra bir arkadaşım aracı için bildiğim iyi bir sigorta var mı diye sorunca aklıma geldi Generali Ali diye:) Reklamları aklımda kalmış demek ki… Üşenmedim gittim sizin için aradım.

Zorunlu Trafik Sigortası veya kasko için Generali’nin 7/24 Özel Sigorta Danışmanlığı hattı 0850 555 55 55’i veya generali.com.tr den 1 dakikada teklif alabiliyorsunuz. Generali Sigorta müşterisi olmasanız dahi bir kez teklif alırsanız size kişisel sigorta danışmanı atıyorlar. Bilgi alan kişi her aradığında, karşısında aynı danışmanı buluyor. Böylece müşteriler sorunlarını her defasında baştan anlatmak zorunda kalmıyor ve telefonda uzun uzun beklemeden işlerini kolayca halledebiliyor. Bildiğiniz size özel bir sigortacınız oluyor:)

Bu arada Generali 1831 yılında İtalya’da kurulmuş ve 150 yıldır Türkiye’de faaliyet gösteriyormuş. Tüm dünyada 65 milyonu aşkın müşterisi varmış. Bir sigorta şirketi için oldukça güvenilirler yani.

Bugünlerde Zorunlu Trafik Sigortasında %70’e varan indirimleri varmış. Eğer yakın zamanda zorunlu trafik veya kasko sigortası yaptıracaksanız Generali’den teklif almadan yaptırmayın derim. Teklifler kişiye ve arabaya özel yapıldığı için indirimler de kişiden kişiye farklılık gösteriyor. Bu yüzden teklif alırken yaşınız, arabanızın yakıt türü gibi etmenler de önemli oluyor.

Hemen teklif alıp indirim kazanmak isterseniz, 31 Mart’a kadar generali.com.tr yi ziyaret edin.

1 Dakikada Teklif Almak için Tıklayın.

 

Bir boomads advertorial içeriğidir.


God's Gift - 14 Days / 2014


Soo Hyun, bir televizyon şirketinde çalışan başarılı bir annedir, aynı zamanda avukat bir eş ve dünyalar sevimlisi bir kız çocuğuna sahiptir.Soo Hyun'nun çalıştığı program, cinayetler ve katiller üzerinedir, bir nevi Müge Anlı gibi düşünün..




Soo Hyun'un eşi  oldukça başarılı bir avukattır ve katilleri savunur, onların idam cezası almasının adil olmadığını ayrıca kesin deliller bulunmadan kimsenin tutuklanamayacağını savunmaktadır..Katıldığı bir tv programında da bunu dile getirmekten çekinmez, çıkışta ise cinayete kurban giden bir çocuğun annesinden domatesli saldırıya uğrar.







Soo Hyun, kızı Saet Byeol için fazlasıyla diktatör bir annedir.Saet Byeol, sürekli derslerinde başarısız olur, arkadaş edinemez.Soo Hyun ise onu bir özel dersten diğerine sürükler, oynayıp eğlenmesine izin vermez.Bu durum Saet Byeol için oldukça can sıkıcıdır, okula gitmeyip engelli bir arkadaşıyla, engelliler için yapılan etkinliğe gider.Tabi hemen sonrasında annesine yakalanır ve annesi bir daha engelli çocukla görüşmemesini ister ve Saet Byeol ise bu durum karşısında altına kaçırır.



Soo Hyun, çaresiz en yakındaki kafeye gider.Kafede onlardan başka kimse yoktur ve orada çalışan kadın Soo Hyun'a, yakında en değerli şeyini kaybedeceğini söyler.Soo Hyun sinirlenir ve oradan ayrılır.





Dong Chan, görevinden ayrılmış eski bir dedektiftir.Aynı zamanda abisinin cinayet işlediğine şahit olmuş ve cinayetin aydınlatılmasına yardımcı olmuştur.Olaydan sonra annesiyle bir daha görüşmez ve şahıslara özel dedektiflik yapar, aldatan eşin fotoğraflanması gibi...



Soo Hyun'un çalıştığı tv programının son günlerdeki konusu art arda işlenen cinayetlerdir.Birbirini tanımayan üç ayrı kadın cinayete kurban gitmiştir.Program esnasında kanala katil telefonla bağlanır.Sıradaki kurbanın diğer kurbanlardan farklı olduğunu söyler ve sesini duyurduğunda bu kişinin Soo Hyun'un kızı Saet Byeol olduğu öğrenilir.












Aradan 7 gün geçtiğinde de Saet Byeol gölde ölü olarak bulunur.Soo Hyun, kızının ölümüne dayanamaz ve intihar etmeye karar verir, yan iskelede ise Dong Chan bağlanıp iskeleleden atılmak üzeredir, ikisi de kısa zamanda kendilerini suda bulurlar.Çıktıklarında ise onları bekleyen gerçek inanılmazdır.Saet Byeol'un ölümünden 14 gün öncesine dönmüşlerdir.Peki Saet Byeol'un ölümünü engelleyebilecekler midir?






Dizinin konusunu spoiler vermemek adına çok detaylı anlatmadım çünkü konuyu iyi anlatabilmem için 3 bölüm birden anlatmam gerekecekti, bu da izlemek isteyenler için can sıkıcı olacaktı.Diziye gelirsek bayıldım!Normalde böyle dramlı, gerilimli dizi-filmleri sevmem ama bu dizi oldukça sürükleyici geldi bana!Nefes almadan art arda yayınlanan bölümlerini izledim! "Yeni bölüm ne zaman gelecek?Katil kim?Kız kurtulacak mı?" diye meraktan ölüyorum!Kesinlikle izleyin :)


Son olarak Saet Byeol'un odasını çok kıskandım, şekil itibariyle hayallerimdeki tavan arası oda, içerik farklı tabi :D



21 Mart 2014 Cuma

Kimbap Tarifi


Uzun zamandır yapmak istediğim bir tarifti ve sonunda yaptım :) Hem görünüş olarak hoş hem de lezzetli bir tarif!

Malzemeler
Pirinç
Sosis
Yosun (Ben üzüm yaprağı kullandım)
Salatalık
Yumurta
Havuç
Susam, baharat





Yapılışı

*Öncelikle pirincimizi, sıcak suda 40-45 dakika bekletiyoruz, ben bir bardak pirinç kullandım, siz ne kadar kullanmak istiyorsanız o kadar pirinç kullanabilirsiniz.

*Yeteri kadar bekletilen pirincimizi, üzerinde hafif su görünecek kadar su ekleyip, suyunu çekene kadar pişiriyoruz.


*Salatalıkları soyup uzun şeritler halinde doğruyoruz, ben iki salatalık kullandım.

*Sosisleri uzunlamasına keserek, kızartıyoruz, sanırım bir paket sosisin yarısını kullandım:))

*Havuçları da aynı şekilde uzunlamasına keserek, kızartıyoruz, ben iki havuç kullandım.

*Yumurtalarımızı çırpıp omlet gibi arkalı önlü pişiriyoruz, ben iki yumurta kullandım.Soğuduktan sonra uzunlamasına şeritler halinde kesiyoruz.

*İsterseniz içine kırmızı biber, yeşil biber v.s. uzunlamasına kesip kızartıp kullanabilirsiniz.

Tüm bunları yaptıktan sonra, yaprağımızın üstüne bir miktar pilav, yumurta şeridi, salatalık ve kızarmış  havuç ve sosisi aşağıdaki gibi pilavın etrafını kaplayacak şekilde koyuyoruz.Dilediğimiz baharatları ve susamı üzerine attıyoruz, ben pilav tuzsuz olduğu için tuz,pul biber ve susam kullandım.-Unutmadan yaprak pek taze olmadığı için sıcak suda kaynakttık :)Siz taze yapraktan salamura yaprak kullanırsanız hem daha lezzetli olur hem de tuza ihtiyacınız kalmaz-



Daha yakından görünüşü;


Daha sonra yaprağı kenarları açık kalacak şekilde sarıyoruz.Yaprağın altında bulunan ahşap amerikan servis, Pal'ın diğer adı...Eğer sizde Pal yoksa üzülmeyin elle de sarılabiliyor.Ben birkaç kere öyle sardıktan sonra üşenip elle sarmayı tercih ettim, daha kolay geldi bana :))




Sardığımız kimbaplarımızı aşağıdaki şekilde kesiyoruz.




Yan çevirip tabaklarımıza koyuyoruz ve kimbabımız hazır!Afiyet olsun !!




Not 1: Pirinçler iyice pişmeli yoksa yapraklar dayanamayıp yırtılıyor.

Not 2: Eğer kullanacağınız üzüm yaprağı tuzsuz ise pilava tuz ekleyin yoksa tadı belirgin olmuyor.