12 Haziran 2014 Perşembe

İyi ki doğdum!

11 Haziran yani dün benim doğum günümdü..Tamam tamam iyi ki doğdum!


Geçmişe dönüş...Buğulu gözler...


Bundan yıllar önce, sanırım 15 yaşında falandım, 4 arkadaşımla evde doğum günümü kutluyordum.Hazirandı ama hava berbattı; öyle ki dışarıda fındık büyüklüğünde dolu yağıyordu..Arkadaşlarımla pastamı yeyip doğum günü tebriklerimi kabul ederken birden babam aradı.


İşte! dedim..Babam doğum günümü unutmadı ve kutlamak için telefonla arıyor!

Konuşmalar;


-Efendim baba...


-Sawako burada çok kötü dolu yağıyor.Orada da yağıyor mu?

Hönk?! 


-Evet baba...


-Arabaya bak bakalım sağlam mı?Dolu çok büyükse üzerine battaniye örtün..Hadi akşam görüşürüz

..

Ve telefon kapandı.Tabi ben ciddiye almadım bu durumu..


Babam kesinlikle dalga geçiyordu, bu onun huyuydu ve akşam bana sürpriz yapacaktı...


Sonra mı ne oldu?Babam eve her gün geldiği gibi geldi.Unutmuştu yani... Söyleyince de neden hatırlatmadığımı sormuştu.Hatırlaması gereken sensin diye trip attım senelerce...



Dikkat bundan sonrası geçmişe özlem içerir; bazılarının benzer duygular hissettiği yazar, bazılarının ağzına terlikle vurmak isteyeceği yazar, bazılarının da bunamış dediği yazar olabilirim! 


Ve artık babam, doğum günümü asla unutmuyor.Ama ben unutmak istiyorum! 




Tamam kabul ediyordum ailemle her tartışmamda "Bir gün 18 olacağım o zaman göreceksiniz, kanunen reşit olacağım, özgür olacağım" derdim.


18 olduğumda ne mi yaptım?


Oturdum bir güzel pastamı yedim ve hayat olduğu gibi devam etti.Reşit olmuştum ama hiçbir değişim olmamıştı, hani o asi tavırlar 18 olsak bile işe yaramıyormuş onu anlamıştım..Zaten üniversite falan derken kendi çapımda özgürlüğümü de yaşamadım değil..Güzeldi ama hayallerimdeki gibi sırtıma bir sırt çantası alıp dünya turuna çıkamadım..Hem nasıl çıkacaktım ki?Tek başına?Sawako?Hayallerin de bir sınırı olmalıydı değil mi?

Neyse..Çok çabuk geçti yıllar ve bir baktım 20li yaşlara adım attım!Birden korku sardı beni, artık büyüdüğümü yavaş yavaş anlamaya başlamıştım.Korkutucuydu..İlk başlarda hep 19 dedim yaşıma, kabullenemedim bir türlü 20 olduğumu...Sonra bir baktım 21,22,23 ve 24!Yıllar çok çabuk geçti...


17'den sonra 18 olmak için beklediğim 1 yıl bana bir ömür gibi gelmişken, bu 4-5 yıl sanki bir dakika bile almamıştı...İşte bu korkutucuydu!Hem de hayatımı tam rayına oturtamamışken bir şeyler şekillenememişken böyle olması çok korkunçtu...Halbuki ne çok özenirdim 20li yaşlardakilere, nedense çok havalı gelirdi biri yaşını "24" diye söylediğince...

Davulun sesi uzaktan hoş gelirmiş işte...Yaş 24! Bir ton sorumluluk var üzerinde istesen de istemesen de...Bir havası da yok yaşın, tersine korkuları var; "Ne olacak bundan sonra diye?..."



Hani bir şeylerin değeri kaybedilince anlaşılır ya ben de şimdi anlıyorum bir şeylerin çocukken güzel olduğunu...Büyümenin sanıldığı gibi matah bir şey olmadığını...Her şeyin, gülümsememin bile o zaman içten olduğunu...Babamın sürekli Pollyanna gibi düşün derken,neden birden en kötüsüne hazırlıklı ol demeye başladığını...

Neyse... İyi ki doğdum değil mi?O zaman hep birlikte nice yıllara...

Not: Doğum günüm aklıma gelmesin diye kimseye hatırlatmadım ama nedense herkes bana bir gün öncesinden defalarca hatırlattı..Google'da amblem pastalarla donatıldı, arkadaşlarım aradı, yanıma geldi... Yani kaçamadım gerçeklerden ama yine de hatırlanmak güzeldi..



Not 2: Kendimi 30 lu yaşlarda düşünemiyorum, daha sonrasında hiç düşünemiyorum.Şimdi anlıyorum komşumuz X teyzenin, 10 senedir nasıl 39 yaşında olduğunu..


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder